Ulusal HIV/AIDS Kongresi 2025’deydik…
- POZİTİF İZ

- 4 gün önce
- 9 dakikada okunur
‘Türkiye HIV/AIDS Platformu’nun bu yıl dokuzuncusu düzenlediği Ulusal HIV/AIDS Kongresi 2025, HIV takibi yapan enfeksiyon hekimlerinin ve aktivistlerin katılımı ile 4-7 Aralık 2025 tarihleri arasında Antalya Xanadu Otel’de gerçekleşti.
Pozitif-iz Derneği bu yıl da kongrenin bilimsel kurulunda yer aldı.
Pozitif-iz Derneği, kongrede Sağlık Bakanlığı, hekim ve Özne Dernekleri üçgeninde düzenlenen ‘Türkiye’de HIV Enfeksiyonu’ panelinde konuşmacı oldu. ‘Türkiye’de HIV ile İlgili Davalar ve Sonuçları’ başlığı ile hukuki sunum yaptı. Ayrıca ‘HIV ile Yaşayanların Maruz Bırakıldığı Hak İhlalleri Raporu-2024’ün sonuçlarını sözlü poster sunumu yaptı.

Kongre süresince Dernek temsilcileri Çiğdem Şimşek, Önder Bora ve Av. Ahmet Rodi Polat oturumlarda söz alarak katkı sağladı.
4 Aralık 2025 Perşembe günü başlayan kongre, dört gün boyunca zengin bir bilimsel program sundu. 400’ün üzerinde katılımcı ile gerçekleşen kongre, katılımcılara temel bilimden klinik uygulamalara ve sosyal araştırmalara kadar geniş bir yelpazede derinlemesine bilgi edinme fırsatı sağladı.
Açılış konuşmaları öncesinde hekimlik kariyerinde 50 yılı geride bırakan Prof. Dr. Serhat Ünal’ın emeklilik kutlaması için plaket takdim edildi.
‘LONDRA HASTASI’ KONUŞTU
4 Aralık 2025 Perşembe günü öğleden sonra başlayan Açılış Töreni’nin ardından, Prof. Dr. Serhat Ünal başkanlığında, "My Journey to The Cure" başlıklı Açılış Konferansı Adam Castillejo tarafından verildi.

Dünyada HIV’den tam remisyona giren ikinci kişi olarak kayıtlara geçen ve “Londra Hastası” olarak bilinen Adam Castillejo, HIV’i atlatma sürecini tüm yönleriyle anlattı; tanı anından tedaviye giden yolculuğunu, kök hücre nakli kararını, iyileşme döneminin zorluklarını ve bu deneyimin yaşamına etkilerini paylaştı.
Lösemi tedavisi kapsamında uygulanan kök hücre naklinde, donörün CCR5-delta32 mutasyonunu taşıması sayesinde HIV’in vücudundan tamamen çıkması, tıp dünyasında çığır açıcı bir gelişme olarak kabul ediliyor. Bu örnek, HIV araştırmalarında yeni tedavi yaklaşımlarının kapısını aralayan önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
POZİTİF-İZ DERNEĞİ ÖZNELERİ TEMSİL ETTİ
Kongrenin ilk oturumu olan ve oturum başkanlığını Prof. Dr. Halis Akalın ve Prof. Dr. Fehmi Tabak’ın yürüttüğü ‘Türkiye’de HIV Enfeksiyonu’ paneline geçildi.
‘Hekim Yönü’ için Hacettepe HIV / AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi (HATAM) müdürü Dr. Aygen Tümer, Bakanlık Yönü için Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar ve Erken Uyarı Dairesi Başkanlığı yetkilisi Uzm. Dr. Taliha Karakök ve Dr. Esra Yüksekkaya konuşma yaparken Özne Dernek Temsilcisi olarak da Pozitif-iz Derneği adına Çiğdem Şimşek sunum yaptı.
Türkiye’de HIV Enfeksiyonu: ‘Hekim Yönü’
Dr. Aygen Tümer'in gerçekleştirdiği sunumda, Türkiye'deki HIV enfeksiyonuyla ilgili hekim odaklı güncel durum ve karşılaşılan zorluklar detaylıca ele alındı.

Türkiye'deki güncel durumu aktaran Dr. Tümer, 1 Ekim 1985 ile 10 Kasım 2025 tarihleri arasında toplam 57.101 HIV vakasının kaydedildiğini ve bu vakaların 2.629'unun AIDS tanısı aldığını belirtti. Etkin tedavilerin uygulanmasıyla artan yaşam süresinin epidemiyolojik bir değişime yol açtığını kaydetti; bu değişimin sonuçları arasında olguların yaşlanması, ileri yaş yeni tanılarında artış ve eşlik eden hastalıkların (komorbiditelerin) çoğalması yer aldı. Ayrıca, sağlık çalışanları olarak hekimlerin, sadece tedavi ve takip süreçlerinde değil, tanı konma aşamasında da etkin rolü bulunduğunu ve HIV testinin, önleme, bakım, tedavi ve destek hizmetlerine önemli bir giriş noktası teşkil ettiğini vurguladı.
Küresel hedeflere değinen Dr. Tümer, UNAIDS'in HIV enfeksiyonu pandemisini bitirmek için koyduğu 90-90-90 hedeflerine 2020 yılında ulaşılamadığını belirtti. Bu durum üzerine 2030 yılına kadar belirlenen yeni UNAIDS hedefinin 95-95-95+95 olarak belirlendiğini aktardı. Bu yeni hedefler, HIV ile yaşayanların %95'inin durumunu bilmesi, durumunu bilenlerin %95'inin tedavi altında olması, tedavi alanların %95'inde viral baskılanmanın sağlanması ve HIV pozitiflerin %95'inin damgalanma ve ayrımcılık yaşamadan haklarını kullanabilmesini kapsamakta. 2024 yılı dünya verilerini paylaşan Tümer, HIV ile yaşayanların %87'sinin durumunu bildiğini, %77'sinin tedavi altında olduğunu ve tedavi alanların %73'ünde viral baskılanma görüldüğünü kaydetti.
Hekimlerin başarıları arasında pek çok kritik madde bulunduğunu sunan Dr. Tümer, hekimlerin HIV ile yaşayan kişinin yönetiminde deneyim ve bilgi birikimine sahip olduklarını ve multidisipliner ekiplerde etkin rol aldıklarını belirtti. Ayrıca, hastalara randevu kolaylığı sağlayarak tedaviye ulaşılabilirliği artırdıkları ve tanı alan bireylere doğru bilgi aktarma ve gizliliği sağlamak için özen gösterdikleri aktarıldı. Hekimlerin farkındalığı artırmaya yönelik çalışmalarda aktif rol almaları, lise ve üniversite öğrencilerine eğitimler vermeleri ve Asistan Okulları, HIV Akademileri, kongreler gibi ileri düzey eğitim faaliyetleri düzenlemeleri de başarılar arasında sayıldı.
Başarılara rağmen hekimlerin çeşitli eksikliklerle karşılaştığını vurgulayan Tümer, bu eksikliklerin hem sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürdüğünü hem de hekimlerin moralini olumsuz etkilediğini kaydetti. Başlıca eksiklikler arasında psiko-sosyal destek yetersizlikleri (yoğun iş yükü, duygusal tükenmişlik ve motivasyon eksikliği) ve kaynak eksiklikleri (yetersiz personel, kliniklerdeki yetersiz fiziksel şartlar, tanı araçlarında ve malzeme temininde devamlılık sorunları) bulunmakta. Ayrıca, toplumdaki damgalanmanın hekime olan etkisi ve ayrımcılık yapmamada farkındalık eksikliği olduğu ile Sağlık Otoritesi ile iş birliği eksikliği ve yetersiz teşvikler nedeniyle hastalara yeterli zaman ayıramama gibi maddi ve manevi yetersizliklerin bulunduğu da belirtildi. Yapılacak iyileştirmelerin HIV epidemisiyle daha etkili bir şekilde mücadele edilmesini sağlayacağı hekim beklentileri arasında yer aldı.
Türkiye’de HIV Enfeksiyonu: ‘Bakanlık Yönü’
Dr. Taliha Karakök, sunumunda Türkiye’nin güncel HIV/AIDS tablosuna ilişkin önemli verileri paylaştı.

1985’ten bu yana yürütülen sürveyans çalışmalarının birikimini yansıtan verilere göre, 10 Kasım 2025 itibarıyla doğrulama testi pozitif olarak bildirilen toplam vaka sayısı 57.101. Vaka takibi doğrulama testinin yapıldığı yıla göre ilerliyor; bu nedenle yıllara ait değerlendirmelerde test tarihinin esas alındığı hatırlatıldı.
Uyruk dağılımında, bildirilen vakaların %85,4’ü T.C. vatandaşları, %14,6’sı yabancı uyruklular. Yabancı uyruklu vakalar içinde en çok bildirimin geldiği ülkeler Özbekistan, Suriye, Türkmenistan, Azerbaycan ve Amerika Birleşik Devletleri olarak sıralandı.
2024 yılı epidemiyolojik göstergeleri, Türkiye’deki eğilimlere dair önemli ipuçları sunuyor. Toplam insidans 8,33/100.000, erkeklerde ise 14,1/100.000 olarak paylaşıldı. Erkek/kadın oranı 5,28. Vakaların %14’ü 15–24 yaş, %19,7’si 50 yaş ve üzeri grupta yer alıyor.
Tanıların, CD4 değerlerine bakıldığında, CD4’ü 200’ün altında olanların oranı %24,4, 350’nin altında olanların oranı ise %47,7.
Geçiş yolu bildirimlerinde 2024 yılı için en dikkat çeken nokta, vakaların %71’inde geçiş yolunun bilinmiyor olarak kayıtlı olması. Bilinen geçiş yolları içinde heteroseksüel kadınlar %22, heteroseksüel erkekler %19,7 ile öne çıkıyor. Erkeklerle cinsel ilişki yaşayan erkeklerde oran %7,2. Damar içi madde kullanımına bağlı geçiş %0,3, anneden bebeğe geçiş ise %0,2 olarak bildirildi.

Sunumda, Türkiye’nin HIV/AIDS Kontrol Programı 2025–2030 kapsamında yürüttüğü çalışmalar da aktarıldı. Bu süreçte Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezi (GDTM) sayısı iki katına yükseldi. Yeni açılması planlanan merkezler arasında; Trabzon KTÜ, Antalya Muratpaşa Belediyesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy Belediyesi ve İzmir Karabağlar Belediyesi bulunuyor.
İndikatör hastalık durumunda HIV testi yapılmasına ilişkin resmi yazı yayımlandığını; anonim test hizmetleri ve farkındalık eğitimlerinin yaygınlaştırıldığını, ayrıca Temas Öncesi Profilaksi (PrEP) uygulamasına yönelik düzenleme hazırlıklarının sürdüğünü belirtti.
Ülke genelindeki sağlık kuruluşlarında bulunan yaklaşık 4500 IPTV ekranı, HIV farkındalığını artırmaya yönelik içerikleri de yayınlamaya devam ettiklerini paylaştı.
Türkiye’de HIV Enfeksiyonu: ‘Özne Derneği Yönü’
Kongrede konuşan Pozitif-iz Derneği, Türkiye’de artan tanı sayısına rağmen toplumsal farkındalığın sınırlı olduğunu vurgulayarak, HIV ile mücadelede sivil toplum katılımının ve etik sağlık hizmetlerinin önemine dikkat çekti.

Çiğdem Şimşek, Pozitif-iz’in çalışmalarından bahsederek başladığı sunumda Türkiye’de HIV enfeksiyonuyla mücadelede özne örgütlerinin sahadaki gözlemlerini ve çözüm önerilerini paylaştı. Derneğin, HIV ile yaşayan kişilerin güçlenmesini desteklemek için akran desteği, hukuki danışmanlık, hak temelli savunuculuk, psiko-sosyal destek ve psikolojik dayanıklılık faaliyetleri yürüttüğünü belirtti. Akran danışmanlığı ve dayanışmanın kişilerin tedaviye bağlılığını ve Belirlenemeyen=Bulaşmayan (BB) seviyede kalma oranlarını artırdığını ifade etti. Tıbbi tedavinin tek başına yeterli olmadığını, tanı sonrası psikolojik desteğin kritik önemde olduğunu vurguladı.

Bakanlığın açıkladığı vaka sayılarına atıfta bulunarak Türkiye’de HIV tanısı alanların dikey eğride yükseldiğini belirtti. Tanı artışının, yalnızca enfeksiyonun değil, farkındalık ve test oranlarının da düşük olduğunun göstergesi olduğunun altını çizdi.
Sahadan edinilen deneyimlere dayanarak Türkiye’de test merkezlerine başvuruda korku ve utanç duygusunun hâlâ yaygın olduğunu, bunun hem tedaviye geç başlanmasına hem de yayılım riskinin artmasına yol açtığını aktardı. “Bana gelmez!” algısının sık görüldüğünü, gizlilik endişeleri nedeniyle birçok kişinin sağlık kurumlarına gitmediğini ifade etti. Erken tanının önündeki temel engelin HIV değil damgalama olduğunu belirterek, damgalanma ile mücadele edilmeden etkili bir halk sağlığı yanıtının mümkün olmayacağını vurguladı.
Sivil toplumun, verinin arkasındaki insan hikayesini görünür kılarak sağlık hizmetlerinin güçlenmesine katkı sunduğunu ifade etti. Sunumda, Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezlerinin (GDTM) yaygınlaştığı ancak erken tanıya erişimin artması için daha geniş bir alana yayılması gerektiği belirtildi.
Pozitif-iz’in her yıl HIV ile yaşayanların karşılaştığı hak ihlallerini raporladığı ve damgalanma/ayrımcılık ile mücadele eden çalışmalar yürüttüğü aktarıldı. Şimşek, hizmet kalitesini ve başvuranların güven duygusunu artırmak amacıyla “HIV Dostu Sağlık Çalışanı” yaklaşımının önemini vurguladı. Buna iyi bir örnek olarak IAS – International AIDS Society desteğiyle iki yıldır Türkiye ayağını Pozitif-iz’in yürüttüğü “Ben ve Sağlık Çalışanım” kampanyasından söz etti.

Şimşek, derneğin hak temelli çalışmalarını ve HIV politikalarında öznelerin katılımının gerekliliğini vurguladı. Politika süreçlerinde sivil katılımın zorunlu olduğunun altını çizerek, Ulusal HIV Stratejisi gibi belgeler hazırlanırken yalnızca sağlık profesyonellerinin değil, HIV ile yaşayan kişilerin de karar masasında yer alması gerektiğini ifade etti.
Sahadan veri ve deneyim sunan örgütlerin stratejiye gerçekçi katkılar sağlayacağını, HIV ile yaşayan kişilerin politika belgelerinde yalnızca “hedef grup” değil, “ortak aktör” olarak bulunması gerektiğini vurguladı. “HIV politikası toplumun içinde, öznelerle şekillenir” mesajını verdi.
Sunumunu “Tedavide umut, işbirliğinde güç var” ve “Birlikte iyileştiriyor, birlikte güçleniyoruz” sözleriyle tamamladı.
POZİTİF-İZ: HAK İHLALLERİ SİSTEMİK BOYUT KAZANDI
Pozitif-iz Derneği, “HIV ile Yaşayanlar Eşit Hakları Savunuyor” başlıklı HIV ile Yaşayanların 2024 Yılında Maruz Bırakıldıkları Hak İhlalleri Raporunu sözlü sunumla paylaştı. Sunumu Dernek adına Çiğdem Şimşek yaptı.

2024 yılında Derneğe telefon, sosyal medya ve e-posta üzerinden ulaşan 230 hak ihlali başvurusunu akran danışmanlarının derleyip anonimleştirdiğini belirtti. Tüm başvurularda hak ihlali tespit edildiğini, bunlardan 37’sinin hukuki sürece taşındığını ekledi. Hukuki süreçlere yönlendirilen başvuru sayısındaki artışın, ayrımcılığın bireysel örnekleri aşarak sistematik bir boyut kazandığını söyledi.
Şimşek, ihlallerin büyük bölümünün iki temel alanda yoğunlaştığını belirtti: sağlığa erişim (%40) ve çalışma hakkı (%24). Bu dağılım, sağlık hizmetlerinde ve istihdamda süregelen yapısal sorunlara işaret ediyor. Diğer başvuru konuları seyahat–barınma–eğitim (%16), kişisel verilerin korunması (%7), askeri süreçler (%5), aile hukuku (%4) ve ceza hukuku (%4) şeklinde sınıflandı. Çok sayıda başvuruda birden fazla hakkın aynı anda ihlal edildiği görüldü. Başvurular ağırlıklı olarak İstanbul, KKTC, İzmir ve yurt dışından geldi.
Şimşek, raporun HIV ile yaşayanların hak arama bilincinin güçlendiğini ve sivil toplumun sunduğu danışmanlık desteğinin koruyucu etkisini gösterdiğini vurguladı. Özellikle yabancı uyrukluların sağlık hakkına erişimde çoklu ayrımcılığa maruz kaldığını belirterek bunun ayrımcılığın yapısal niteliğini görünür kıldığını söyledi.
2018’den bu yana hak ihlallerindeki artışın, damgalama ve ayrımcılığın derinleştiğini aktaran Çiğdem Şimşek, hak temelli müdahalelerin ve önleyici danışmanlığın HIV ile yaşayanların toplumsal yaşama eşit ve güvenli şekilde katılabilmesi için kritik önem taşıdığını ifade etti.
TÜRKİYE’DE HIV İLE İLGİLİ DAVALAR VE SONUÇLARI
Pozitif-iz Derneği gönüllü avukatı Ahmet Rodi Polat, gerçekleştirdiği sunumuna, Türkiye’de HIV ile İlgili Davalar ve Sonuçları başlığı altında, Murtaza Elgin’in şahsında, Türkiye’de HIV ile yaşamış ve bu uğurda onurlu bir mücadele vermiş tüm kayıpların anısına ve mücadelelerine saygıyla başladığını ifade etti.

Polat, değerlendirmesinde özellikle HIV ile yaşayan kişilerin iş hayatında, sağlık hizmetlerine erişimde ve yargı süreçlerinde karşılaştığı ayrımcı uygulamalara dikkat çekti. İstihdam alanında, HIV statüsünün öğrenilmesiyle birlikte kişilerin işten uzaklaştırılması, gizlilik taleplerinin karşılanmaması ve ayrımcılığın “koruma amacı” gibi gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılmasının ciddi hak ihlallerine yol açtığını vurguladı.

Sağlık hizmetlerinde ise, özellikle yabancı uyruklu kişiler bakımından hayati öneme sahip HIV tedavisine erişimin, 5510 sayılı Kanun’un 64. maddesi uyarınca sigortalılık öncesinde mevcut hastalıklara ilişkin tedavi giderlerinin karşılanmaması nedeniyle fiilen engellendiğini; bu düzenleme sebebiyle HIV tanısı sigortalılık öncesinde konulan kişilerin ilaç bedellerini sosyal güvenlik sistemi üzerinden karşılayamadığını ve tedavilerinin başlatılması ya da kesintisiz sürdürülmesi önünde ciddi bir engel bulunduğunu belirtti
Polat ayrıca, test süreçlerindeki hatalar, ceza davalarında tanı bilgisinin belirsizliği veya aile hukukunda yanlış temellere dayanan değerlendirmeler gibi örneklerin, HIV’e ilişkin bilgi eksikliğinin ve önyargıların farklı hukuk alanlarında da sonuç doğurduğunu ifade etti. Genel olarak, HIV ile yaşayan kişilerin damgalayıcı uygulamalardan korunması ve haklarının etkili şekilde güvence altına alınması gerektiğini vurguladı.
KLİNİK VE SOSYAL ODAKLI PANELLER
Kongrenin bilimsel programı, güncel zorluklara ve çözüm önerilerine odaklanan çeşitli paneller içeriyordu. Kongrede ele alınan başlıklardan biri, erken tanının önemine odaklanan Panel II oldu. “Test, Test, Test: Geç Tanı Sorunsalımız” başlıklı oturumda, semptomlardan teşhise giden süreçte klinisyenin rolü, Gönüllü Test Danışmanlık Merkezlerinin sahadaki deneyimleri ve testin yaygınlaştırılmasında sivil toplum kuruluşlarının üstlendiği kritik katkılar değerlendirildi. Tanıya erişimde yaşanan gecikmelerin nedenleri ve çözüm önerileri çok yönlü bir bakışla tartışıldı.
Temel bilim ve tedavi güncellemelerinin ele alındığı panelde ise HIV virolojisine ilişkin en güncel bulgular, rezervuar araştırmalarındaki ilerlemeler ve geniş nötralizan antikor çalışmalarının tedaviye olası etkileri aktarıldı. Ayrıca antiretroviral tedavi takibine yönelik özel oturumda düşük düzey vireminin yönetimi, dirençli olgularda yaklaşım ve tedavi sürecinde kilo alımı gibi klinik pratikte sık karşılaşılan sorunlar detaylı biçimde ele alındı.
“Gecikmenin Bedeli” paneli, tüberküloz dışı mikobakteri enfeksiyonları ve kriptokok hastalığı gibi ciddi komplikasyonlara odaklanarak geç tanının klinik sonuçlarını görünür kıldı. Bu oturumda özellikle tanısal gecikmelerin yol açabileceği ağır seyrin önlenmesi için izlem ve tedavi stratejileri üzerinde duruldu.

Yaşam kalitesi ve psiko-sosyal destek alanındaki oturumlarda ise çok boyutlu değerlendirmeler yapıldı. “Psikiyatrik Sorunlar” panelinde keyif verici madde kullanımı (özellikle chemsex) ile cinsel işlev bozukluklarının bireyin sağlık durumuna etkileri tartışıldı. “Geri Bildirim Temelli Değerlendirme (PRO)” sunumunda, danışanların klinik süreçlerde ne ölçüde duyulduğu ve bakımın bu geri bildirimlere göre nasıl şekillenebileceği ele alındı.
Korunma ve önleme stratejileri ise “CYBE’nin Engellenmesine Yönelik Multi-Modal Yaklaşımlar” panelinde değerlendirildi. Biyomedikal müdahaleler, yapısal ve kurumsal çerçeveler ile davranışsal yaklaşımların birlikte ele alınmasının, etkili ve sürdürülebilir bir korunma politikasının temel unsuru olduğu vurgulandı.
ÖNEMLİ SÖZLÜ BİLDİRİLER VE VİZİTLER
Kongrede çok sayıda sözlü bildiri sunuldu. Bunlar arasında acil serviste hızlı test ile HIV taraması, yeni tanı olgularında gösterge hastalıkların rolü, HIV bakımında merkez göçü, HIV ile enfekte kadınların özellikleri, kronik inflamasyonun yeni göstergeleri, sifiliz ve kriptokok menenjiti gibi koinfeksiyonlar ve Kaposi Sarkomu olgularının değerlendirilmesi yer aldı. Ayrıca 6 Aralık’ta “Büyük Vizit I: Metabolik Problemler” (hipertansiyon, diyabet, MASH) ve 7 Aralık’ta “Büyük Vizit II: Enfeksiyöz Sorunlar” (PML ve akciğer enfeksiyonu olguları) gibi klinik vaka tartışmaları gerçekleştirildi.
UYDU SEMPOZYUMLARI VE TARTIŞMALAR
Kongre, farklı tedavi yaklaşımlarına odaklanan uydu sempozyumlarına da ev sahipliği yaptı. Bu sempozyumlar arasında “Geleceği Şekillendirmek: HIV Epidemisinin Sonlandırılmasına Yönelik Adımlar”, Biktarvy ve DOVİPSA gibi antiretroviral tedavilere ilişkin oturumlar yer aldı. Özellikle “B/F/TAF ile Parmak İzimizde Gerçekler ve Yaşam Var” başlıklı oturumda KLIMIK HIV TR ve HIVEND kohortlarından Türkiye gerçek yaşam verileri sunuldu.

Kongrenin son gününde “HIV ile 40 Yıl” konulu bir münazara düzenlendi; bu tartışmada HIV alanında “Başarılıyız” ve “Geride Kaldık” bakış açıları karşılaştırıldı. Program, 7 Aralık Pazar günü Kapanış Töreni ile sona erdi.









