top of page
  • Yazarın fotoğrafıPOZİTİF İZ

Ne Desem De Kendini İyi Hissettirsem

Merhana ben Elif. 26 yaşındayım.

Benim hikâyem başlamamak için çok çırpındı. Yani HIV’i doktorlarımın fark etmesi çok uzun sürdü. İlk başta 2019 başında ‘zona‘ ile tanıştım, bilenler bilir stres hastalığıdır. Başka bir sebebi bilinmez. Altı ay geçtikten sonra yine bir cilt hastalığı olan kurdeşen ile tanıştım. Yine halk arasında tek sebebi stres sıkıntı ve üzüntü olarak bilinen bir cilt hastalığıdır. 2019 Eylül ayında sırtımda egzama benzeri kaşıntılı bir dökülme başladı. Çok yavaş ilerleyen, arada sırada varlığını hissettiğim bir döküntü. Cildiye hekimine gittim ve bana sinirsel egzama olduğunu söyledi, ilaç tedavisi başladı. Düzenli kullandım ve geçmedi. Aksine gitgide fark etmeden yavaş yavaş çoğalıyordu. Tekrar doktora gittiğimde bu sefer beni psikiyatriye yönlendirdi. Sinirsel egzama olduğuna emindi. 3 farklı psikiyatrik ilaç kullanıyordum. Evet, stresli bir iş, aile ve özel hayatım vardı ama bahşedebiliyordum. Emindim meditasyonlar, yogalar ve psikolojik ilaçlara kesinlikle karşıydım. Panik atağımı kendim yenmiştim sonuçta. Gitmediğim cildiye doktoru kalmadı. En sonunda yaşadığım şehirde bazısı tek bir test bile yapmadan çıplak göz ile iki saniye yaralarıma bakıp ‘sinirsel egzama, merhemlerin ile birlikte psikiyatriye görün’ diyordu. En çok sinirimi bozan bir cümle vardı ‘zaten psikiyatriye gidiyorum ve ilaç kullanıyorum’ dediğimde bana ‘hanımefendi o zaman doktorunu değiştir’ demişti. Tam bir sene boyunca bu böyle gitti... Cildiye doktorları, psikiyatrılar, bir sürü psikolojik ilaç, bir sürü merhemler, antibiyotikler, iğneler... En sonunda sanırım yaralar zirve yaptığında ağlayarak ilk gittiğim doktorlardan birine gittim. Yolda da dua ettiğimi hatırlıyorum ‘’Lütfen en kötü hastalık olsa dahi, nedeni ne ise çıksın ortaya ve tedavisine başlayalım.’’ Çünkü artık adım hastalık hastasına çıkmıştı ve artık canım acıyor demekten utanıyordum. Doktoruma ulaştığımda ‘senin yaraların hala geçmedi mi?’ diye sordu. Endişesi yüzünden okunuyordu. Kazıma biyopsi yaptı hemen. Bunu yaparken ne yaptığını bilmiyordum bile. Sonra hemen bir kan aldı ve öğleden sonra arayacağını söyledi. Yine aynı sonuçları alacağımı düşünerek iş yerime gittim. Öğlen arası doktorum aradı. Söylencelerini not almak için elime kağıt kalem aldım. Doktor ‘kan sonuçların çıktı. Bir sıkıntı var. Buraya gelebilir misin?’ dedi. ‘Gelirim tabi ama nedir?’ diye sorduğumda ‘HIV pozitifsin’ dedi. Elimdeki kalemle refleks ile kâğıda bunu yazdım. 5 saniye sonra algılayabildiğimde hemen yazdığımı karalayıp, kendimi dışarı attım. Sanırım rengim simsiyah olmuştu. Yazdığımı karaladım çünkü benimle beraber aynı ofiste 3 kişi daha vardı. Durumumu ilk duyduğum saniyeden itibaren yadırganacağım algısını hemen bütün hücrelerimde hissetmiştim. Kendimi dışarıya attığımda doktorla konuşmaya devam ettim ‘nasıl yani bildiğimiz HIV pozitiflik mi? imkânsız böyle bir şey. O ne demek’ gibi ardı ardına saçma sapan şeyler söylediğimi hatırlıyorum. Ve doktorun ‘yani AIDS’ dediğini de hatırlıyorum. ‘Ölecek miyim yani?’ diye sordum. İlaç tedavisi ile kontrol altına alınabileceğinden bahsetti. Hemen cinsel partnerimi de alıp tekrar hastaneye gitmemi söyledi. Beş buçuk senelik bir ilişkim vardı. Doktor telefonu kapattığında aklıma ilk gelen şey aldatıldığım oldu. Hemen erkek arkadaşımı aradım ve sinirli bir tonla olanları söyledim. Şaka yaptığımı zannetti. Ciddi olduğumu anladığında, onunda bana konuşma tarzı sinirli bir tona geçti. Beş buçuk senedir başka kimse ile olmamıştım ve kesinlikle aldatılmıştım. Başka bir açıklaması yoktu. Ama o an ki üzüntüden aldatılmış olmak umurumda bile değildi. Hemen ablama yazdım. Sakin olması gerektiğini ve ona bir şey söylemem gerektiğinden bahsettim. Doktorun söylediklerini söyledim. Ablam bir terapist ve hemen beni aradı. Sesindeki sakinlik beni sanki HIV pozitifmişim gibi değil de, sanki nezle olmuşum gibi hissettirdi. Bir danışanının da aynı enfeksiyona sahip olduğunu ve sağlığının, yaşam standartlarını hiç etkilemediğinden bahsetti. Danışanından izin alıp beni onunla konuşturdu. Daha da sakinleşmiştim. Ama yine de sanki bir uçurumdan sarkmışımda tek elimle pencereden tutunuyormuşum gibi hissediyordum. Ertesi gün erkek arkadaşımla hastanede buluştuk. Gayet soğuk, mesafeli ve kısa muayenenden sonra aynı testi ona da yaptılar. Ve hastaneden ayrıldık. Bana olan tavrlarının sebebini, test sonuçları çıktıktan sonra anladım, ki onun test sonucu negatif çıkmıştı. Hiç bir zaman benim onu aldatmış olabileceğimden bahsetmedi. Ama her zaman aklında ondan önce sanki yüzlerce kişi ile birlikte olmuşum gibi kalacağından eminim. Onun sonucu negatif çıktığında sevindim. Hem onda böyle bir şey olmamasından hem de ‘demek ki bende de yok, ben de olsa onda da olurdu’ düşüncesine kapıldım. Bir yanlışlık olmalıydı? Eğer bana daha öncesinden bulaşmış olsa dahi ona nasıl bulaşmamıştı? Bunların hepsini doktorada sordum. Onun bünyesinin kabul etmeyebileceğinden, bana HIV’in 8 yıl önceden bile geçmiş olabileceğinden bahsetti. Belirtileri çok sonradan da gösterebileceğinden vs.. Doğrulama testinin sonucunu bekleyemeden başka bir laboratuvarda yine test yaptırdım. Pozitif. Doğrulama test sonucu geldi ve o da pozitif. Doğrulama sonucumun pozitif çıktığını öğrendiğimde beni bir araştırma hastanesine yönlendirdiler. Tek başımaydım. Ablam başka şehirde yaşıyor ve erkek arkadaşımla da konuşmuyorduk. Ona o zaman çok sinirliydim. ‘Nasıl beni böyle bir durumda yalnız bırakır!’ diye, ama ilk haberi aldığımda sorgusuz ben de onu suçlamıştım. Tek başıma koskoca hastanede bilmediğim bir durumla, üstelik ayakta durmakta zorluk çekerken kendimi ağlama krizi geçirirken buldum. Bir yanardağ patlaması gibiydi. Sonra doktorumla tanıştım. Kelimenin tam anlamıyla çok güzel bir insan, ona çok teşekkür ediyorum. Belki o değil başka bir doktor ile karşılaşsam şuan atlatamayacaktım. Bana verdiği gücün karşılığını ödeyebilecek bir bedel yok. Birçok test yapıldı. HIV’in hangi aşamada olduğunu öğrenmek için ve o sonuçlar gelmeden de ilaç tedavisine başlayamıyordum. Yakınlarımın, akrabalarımın bana sürekli ‘Elif neyin varmış?’ soruları en büyük kabusumdu. En sonunda başka bir hastalık uydurdum ve onlara onu söylemek zorunda kaldım. Bunları yaşarken aklımda bir hayal oluştu; HIV pozitif olduğumu saklamamak hayali. Öyle başarılı öyle zirvede olmalıydım ki konferanslara çıkıp ‘ben HIV pozitifim’ diyebilip ve HIV enfeksiyonunu hem bununla yaşayan bireylere yakını olan kişilerde durumu normalleştirme hayali. Bugün Ellon Musk çıkıp ‘ben HIV pozitifim’ dese kimse yadırgayamazdı. Sonuçta onu yadırgamadıkları gibi HIV ile yaşayan bireyleri de yadırgamazlardı. Bu girişim HIV ve AIDS’in normalleşmesini sağlayabilirdi. Bu hayale hiç bir zaman sahip olamazsam bile yakınından geçen bir hayale sahip olacağımı biliyorum ve istiyorum. Şimdi tedavim başlayalı 5 ay oldu. İlk ayımda değerlerim bir milyon yirmi binden 386’ya düştü. Vücudumdaki yaraların %96’sı geçti. Bu yasadıklarımı anlatan bir kitap yazıyorum. Bir gün hiç değilse onu kendi adım ve soyadım ile yayınlamak istiyorum. Hayatım boyunca kimseyi yadırgamamış bir insan olarak dünyanın en yadırganan enfeksiyonuna sahip olmamın bir sebebi vardır bence. HIV’in çoğunlukla seks işçisi veya eşcinsellerde olduğu düşünülüyor. Ama ben heteroseksüel bir kadınım ve HIV pozitifim. Bir seks işcisi veya eşcinsel de olabilirdim. Bu yine de kimseyi ilgilendirmezdi ve ben bunu yine söyleyebiliyor olmalıydım. Bu dünya hepimizin dünyası ve aynı zamanda hiç birimizin veya hiç kimsenin değil. Nefes aldığım sürece doğru olduğunu bildiğim şeyleri yaparken başıma gelen şeyleri saklamam gerekmediği bir dünya istiyorum. Ve HIV’in ismi geçtiğinde insanların aklından ‘’inanamıyorum ne kadar çok kişiyle birlikte oldu acaba pislik’’ diye düşünmek. Taşıtışımız yükü ağırlaştırmak yerine daha POZİTİF olarak ‘’benimde başıma gelebilirdi, acaba ne desem de kendini iyi hissettirsem’’ diye düşünmeli İNSAN. İnsan başına gelmeden insan olmalı. HEPİNİZİ, HEPİMİZİ, KENDİMİ SEVİYORUM. Bir gün bu yazılara güleceğiz. Elif (Ağustos 2020)

13.380 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
hiv tdvisinde yeni dönem
bottom of page