Sevdiceğim
2009 yazının sonlarına doğruydu, bir arkadaşımla Taksim’de bir mekanda oturmuş çay sohbet keyfi yaparken çıktı karşıma. Keyifli sohbetimize daha da keyif katmıştı. Sonrasında bir iki telefonlaşmadan/mesajlaşmadan sonra tekrar buluştuk.
Artık haftada bir kez buluşuyorduk ama mesajlaşmalar her akşam devam ediyordu. Keyifli sohbetler, eğlenceli saatler hızla geçiyordu. Ailemizden, arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan, acılarımızdan, mutluluklarımızdan kısacası her şeyden aynı dilde konuşuyorduk. Her buluşmanın bitiminde beni otobüse bindirir ve otobüs hareket edene kadar da camdan bakışırdık. Ama üçüncü buluşmanın bitiminde farklı bir şey oldu. Benimle bir şey konuşmak istediğini ama bunu bir dahaki buluşmada konuşmak istediğini söyledi!
O gece uyku tutmadı. Aklımdan, olmadı işte, benden hoşlanmadı diye geçirdim sabaha kadar. Sonra işyerindeki arkadaşımın başının etini yediğimi çok net hatırlıyorum. Bu hislerimi kuvvetlendiren şeylerden biri de mesajlarının azalmasıydı. O birkaç gün bana aylar gibi gelmişti ve nihayet buluşma günü geldi çattı.
Korkak adımlarla buluşma yerimize ilerlerken bir yandan da aklımdan ne konuşacağını tahmin etmeye çalışıyor ve nasıl cevap vermem gerektiğini geçiriyordum.
Oturduk, kahvelerimiz geldi, her yudumda heyecanım ve korkum bir kat daha artıyordu. Gözlerine baktığımda ise gördüğüm tek şey tedirginlikti. Sonra söze başladı. Sana bir şey açıklamak istiyorum dedi ve çantasından birkaç tane broşür çıkartıp verdi. Sana bunu açıklamadan daha ileri gitmeyi doğru bulmadım ama bana hemen cevap verme, akşam eve gittiğinde bunları iyice oku, aklına takılan bir şey olursa şu siteye bak hatta istersen bana telefon açıp sor.
Ben HIV pozitifim dedi.
O an birkaç saniyede aklımdan geçenlere kendim de şaşırdım! HIV, AIDS, ÖLÜM!
Ve ağzımdan sadece “ölecek misin?” sorusu çıkıverdi.
Yüzündeki buruk gülümseme beni kendime getirdi ve kendimi tutmayıp boynuna sarıldım. Ağlamak istiyordum ama bir yandan şaşkınlık bir yandan konu hakkındaki cahilliğim beni üzdü.
Evet, o geceki kısa sohbetimiz neşeli değildi ama hepsi gerçeklerdi. Bana kısa birkaç bilgi verdikten, birkaç öneriden sonra, vereceğim karar ne olursa olsun saygı duyacağını ve kabul edeceğini söyledi. Yine otobüse kadar beraber yürüdük, İstiklal Caddesi yine aynı İstiklal Caddesi’ydi. İnsanlar yine her zamanki gibi bizim, yani iki erkeğin niye yan yana yürüdüğümüzü bilmeden yanımızdan geçiyorlardı. Değişen bir şey yoktu. Yine otobüs hareket edene kadar camdan bakıştık, bize yönelen şaşkın ve belki de kızgın bakışlara rağmen her zamanki gibi.
Eve geldiğimde yatağa uzandım ve düşünmeye başladım. Acaba bende her şey aynı mıydı peki? Duygularım, hissettiklerim, onu düşününce istemsizce gülümsemem değişmiş miydi? Hayır değişmemişti çünkü yüzümde yine o istemsizce oluşan gülümseyişi fark ettim. Verdiği broşürleri çantadan çıkarıp okumaya başladım, yetmedi söylediği internet sitesine girip aklımdaki soruya tam bir cevap aramaya başladım. Okudukça, daha doğrusu okuduğumu anlamaya başladıkça cevabı buldum.
Evet, ölecekti ama ömrü ne kadarsa onu yaşayıp ölecekti, yani hepimiz gibi. Belki bir trafik kazasında, belki serseri bir kaza kurşunuyla ya da bir depremde ölecekti ama HIV yüzünden ölmeyecekti. Düzenli olarak ilacını aldığı müddetçe, sağlıklı beslendiği sürece ömrü ne kadarsa yaşayacaktı herkes gibi.
Uykusuz bir gece ve sonrasında dalgın bir çalışma gününün ardından aklıma yeni sorular takıldı. Acaba ben hazır mıydım? Ne yapmam nasıl davranmam gerekiyordu? Yoksa acıma duygusu muydu?
Bu sefer cevabı bulmam uzun sürmedi. Hayır, hissettiğim duygu kesinlikle acıma değildi zira acınacak bir durum yoktu ortada. Kendim olacaktım her zamanki gibi zaten karşımda da kendisini olduğu gibi gösteren dürüst biri vardı. Telefona sarılıp onu aradım ve en yakın ne zaman bulaşabiliriz diye sordum. Sonra o buluşmaların ardı arkası kesilmedi, git gide sıklaştı ve tek bir beden olarak devam ediyor.
Yüreklerimize dokunmaya başlayalı 8 yıl oldu. Acısıyla tatlısıyla yıllardır birlikte yaşıyor, zorlukları aşıyor, aynı evi aynı yatağı paylaşıyor ve önümüzdeki yılları nasıl yaşamak istediğimizin planlarını yapıyoruz.
Ve o gün “ölecek misin?” diye sorduğum adam bana yaşamayı öğretmeye devam ediyor..
S.B.S.E.
Comments